Eylül 1887. Sir John Henry Fawcett & His Son
September 1887.
1 Şubat 1889. Reginald Tower.
February 1st, 1889.
Eylül 1886. “Kısır Döngü.” Photiadés (Fotiades) Paşa
September 1886. “Vicious Circle.”
12 Aralık 1886.
“Rupilerin Ülkesinde.” Lord Dufferin
December 12th, 1886.
“In the country of rupees.”
Haziran 1885.
“Tanrılaştırma.” Muhsin Khan Mo’in al-Molk
June 1885.
“Apotheosis.”
“Bâb-ı Âli İstişare Sirki.” January 1885.
“Menagerie of Counsellors.”
Kasım 1886. Geçici İtalya Temsilcisi. Baron Galvagna.
November 1886. Temporary Envoy for Italy.
Eylül 1886. Princess Cariati.
September 1886.
Ocak 1887. Countess Belmondo.
January 1887.
Ocak 1889. Prince Karl Max von Lichnowski
January 1889.
Beyoğlu yakasındaki ilk elçilik 17. yüzyılda Fransa tarafından açıldı. Fransa’yı izleyen Avrupa devletleri, temsilciliklerini Tarihi Yarımada’ya yerleşmiş Sultan’dan uzağa, Pera’ya açmaya başladılar. Ancak bölgenin bir diplomasi merkezi haline gelmesi 19. yüzyılda oldu. Osmanlı milletleri üzerindeki etkileri giderek artan ve İmparatorluk’la aralarındaki güç dengesi kendi lehlerine değişmekte olan Avrupa devletleri, anıtsal elçilikler yaptırmak için bu dönemde izin almış ve bunu, değişen güç dengesini temsil edecek ‘saraylar’ inşa etmek için kullanmışlardı.
Elçilikler sadece uluslararası siyasetin belirlendiği ya da ülkelerin kendi himayesinde olan toplulukların çıkarlarını savundukları yerler değil, aynı zamanda şehrin sosyal hayatına aktif biçimde katılan, insanları bir araya getiren, bilim, kültür ve sanatı destekleyen, kendi etraflarında bir hizmet sektörü oluşmasını tetikleyen yapılardı. Yegâne diplomasi mekânları elçilikler de değildi. 19. yüzyılın ikinci yarısında Tarihi Yarımada’nın dışına çıkan devlet teşkilatı, yaptırdığı yeni saray ve kasırları yabancı temsilcilerin ve uluslararası konferansların ihtiyaçlarına göre inşa ettiriyordu. Tarabya ve Büyükdere’de inşa edilen ‘yazlık’ elçilik binaları ve paşaların kasırlarıyla birlikte şehir peyzajındaki tüm bu yenilikler, tarihçi Paolo Girardelli’nin deyimiyle “Şark Meselesi’nin peyzajlarını” oluşturuyordu.
The first embassy in the Beyoğlu area was opened in the 17th century by France. Other European states followed suit and started to open their own missions in Pera, farther from the Sultan, who was established in the Historical Peninsula. However, it was in the 19th century that the area became a true center of diplomacy. The influence of European states on the Ottoman communities was increasing, and the balance of power with the Empire was changing in their favor. Once they secured permission, they constructed monumental embassies, ‘palaces’ that made a statement about the changing power balance.
Embassies were not only locales where international politics were decided or countries defended the interests of groups under their protection, but they were also spaces that were actively involved in the social life of the city, that brought people together, supported the sciences, culture, and the arts, and triggered the creation of a service sector in their periphery. What is more, embassies were not the only places where diplomatic exchanges occurred. In the second half of the 19th century, the organization of the state extended beyond the confines of the Peninsula, building its new palaces and pavilions to cater to the needs of foreign missions and international conferences. All these novelties in the cityscape—including the ‘summertime’ embassy buildings constructed in Tarabya and Büyükdere and also the pavilions of the paşas—made up what historian Paolo Girardelli has called “the landscapes of the Eastern Question.”